19 Kasım 2010 Cuma

Ameliyata Ait Riskler ve Komplikasyonlar

1. Asimetri; Ameliyat öncesi büyüklük veya şekil farklılığından kaynaklanan asimetri ameliyat sonrası dönemde eşitleyici tarzda silikon seçimi ve cep oluşturmaya rağmen giderilemeyebilir. Az da olsa , ameliyat öncesinde var olmasına rağmen hasta tarafından farkedilmeyen asimetri ameliyat sonrasında farkedilebilir.

2. Memede ve meme başında duyu değişiklikleri ;Meme estetik ameliyatları sonrasında biz plastik cerrahların ve hastaların en fazla önem verdiği konulardan biri; cinsel fonksiyonlar yönünden de büyük önem taşıyan şey; meme başının duyusudur.Anatomi bölümünde de bahsettiğim gibi meme başının esas duyusunu sağlayan sinir göğüs yan duvarından 4. kaburgalar arası boşluktan çıkıp meme dokusu içine girerek meme başına ulaşır. Bununla birlikte göğüs orta bölümünden ve meme üst kısmından da meme başına uzanan ek duyu sinirleri vardır. Bu sinirlerin önemi kadından kadına değişmektedir. Bu sinirler özellikle meme küçültme ameliyatında önem kazanmaktadır. Biz plastik cerrahlar ister kas altı ister kas üstü bölgeye silikon yerleştirelim titiz bir cerrahi ile bu sinirlerin yaralanmasının önüne geçebiliyoruz.

Ancak şu da bir gerçektir ki; kas üstü protez yerleştirmenin kas üstü silikon yerleştirmeye göre meme başında his kaybı yapma ihtimali daha yüksektir. Bu yüzden kas üstü silikon yerleştireceğimiz hastalarda silikonun yerleştirileceği cebi kas zarı(fasya) altında hazırlıyoruz. Kas zarı(fasya) altında çalıştığımız zaman siniri korumuş oluyoruz. Bazı hastalar meme başı sınırında silikon yerleştirmenin meme başının duyusunu değiştireceği konusunda endişe duyarlar , oysa meme başı halkasının alt yarısında yapılan kesiden girilip meme başı tabanından uzaklaşarak bir tünel ile meme alt bölümüne ulaşılır. Böylece meme başının duyusunu sağlayan sinir zarar görmemiş olur. Yani sinirin çıktığı ve ilerlediği bölgeler ameliyat sırasında korunduğu müddetçe meme başında uyuşukluk olmaz.

Bununla birlikte meme büyütme ameliyatı sonrasında düşük oranda da olsa görülebilecek 2 tür duyu değişikliği olabilir; kısa süreli ve uzun süreli duyu değişikliği. Bu duyu değişiklikleri meme başında olabileceği gibi tüm meme derisini de içerebilir.Daha sıklıkla meme başında görülen duyu kaybının nedeni cerrahi sırasında sinirin kısmi olarak etkilenmesi olabilir, ancak oluşan his kaybı tamamen geçici olup birkaç hafta içinde normal duyu fonksiyonları geri gelir. Burada tekrar üzerinde duracağım önemli nokta; kas üstü silikon yerleştireceğimiz hastalarda kas zarının altına silikon yerleştirme ameliyatını (subfasyal meme büyütme) tercih etmemizin nedeni ameliyat sırasında kas zarının altında ilerlerken özellikle meme başının duyusu için önemli olan 4. kaburgalar arası mesafeden gelen siniri koruyor olduğumuzdur.

3.Morluk; her cerrahi işlem sonrasında olduğu gibi meme büyütme ameliyatında da morluklar olabilir , bu tamamen geçici bir durumdur.

4.Kapsül kontraktürü; kapsül kontraktürü silikonun etrafında silikonun şeklini bozup neticede memedeestetik problem ortaya çıkaran bir durumdur. Silikonun etrafında kan birikimi ve enfeksiyon odağının iyileşmesi sonrası oluşabilmektedir. Bir diğer önemli noktada kas üstü silikon yerleştirme sonrasında kas altı silikon yerleştirmeye göre belirgin farkla daha sık kapsül kontraktürü oluşma riski olmasıdır. Dr baker tarafından oluşma şiddetlerine göre şöyle sınıflanmıştır;

Grade I – Meme normal ve doğal görünümde
Grade II – Meme biraz sertleşmiş ama hala doğal görünümde
Grade III – Meme sert ama hala doğal görünümde
Grade IV – Meme sertleşmiş, ağrılı ve anormal görünümde

Tedavide yapılması gereken şey düşük düzeydeki kapsüllerde masaj, orta düzeydeki kapsüllerde kapsülün gevşetilmesi(cerrahi olarak), ileri düzeydeki kapsül oluşumlarında ise silikonun ve kapsülün çıkarılıp gerekliyse silikonun yerleştirileceği cebin planının değiştirilmesidir.

5.Enfeksiyon: oldukça nadir de görülse cerrahi yapılan bölgenin özelliğinden dolayı ve silikon vücut tarafından yabancı bir madde olarak da algılandığı için bu riskten söz etmek lazım. Ameliyat süreci boyunca sterilizasyon kurallarına en üst düzeyde uyulduğunda bu riskin ortaya çıkması çok zordur.

6.Kanama : Meme, kanlanması oldukça yüksek düzeyde olan bir organdır. Bu yüzden ameliyat sonrası dönemde ameliyat sahası içinde kan birikmesi riskine karşın dren konulabilir. Ancak silikonun konulacağı planın özelliğinden ve kullanılan teknikle ilgili olarak , ayrıca silikonun çevresel baskısıyla kanama odaklarını durduğu görüşünden de hareketle cerrah tarafından dren konulmadığı zamanlar da olmaktadır.

Silikonun Yerleşim Bölgeleri

Aslında temel olarak kas altı ve kas üstü iki plana silikonu yerleştiriyoruz. Yıllarla beraber anatomik bilgilerimizin gelişmesi, cerrahi teknik yaklaşımlarımızın farklılaşması farklı planların (ister teorik olarak ister pratik olarak) ortaya çıkmasına yol açmıştır. Kas üstü plan denilince iki kavramdan bahsetmek gerekir. Gland(meme bezi) altı ve Fasya(kas zarı) altı. Gland altı plan derikalınlığının ve meme bezi miktarının oldukça yeterli olduğu ve genellikle de kısmi sarkmanın olduğu durumlarda tercih edilmektedir.

Bu ameliyat tekniğinin kapsül kontraktürü oluşturma ihtimalinin fazla olması ve silikonun sınırlarının gözle görülür ve dokunulduğunda hissedilir olmasından dolayı günmüzde pek tercih edilmediğini söylemem gerekiyor. Fasya altı protez yerleştirme ameliyatı ise gland altı silikon yerleştirmeye alternatif olarak ortaya çıkmıştır. Ancak 2004 yılında ilk olarak Brezilya'da Belvedere Hospital'da tanıştığım subfasyal meme büyütme ameliyatı ile ilgili oldukça olumlu düşüncelerim olsa da her hasta için uygun endikasyon teşkil etmediğini belirtmek isterim.

Fasya tabakası 1-2 mm kalınlığında kas dokusuna sıkıca yapışmış kollajen ve ksımen de elastik liflerden oluşan bir zardır. Üstten köprücük kemiğimizden başlar ve pektoralis kasını(göğüs kasını) derin ve yüzeyel tabakaları ile örter. Bu fasya tabakası göğüs dış yan bölümünde serratus kasının üzerini örterken iç kısımda derin tabakası sternum kemiğine yapışır, yüzeyel tabaka ise karşı tarafın pektoral kası üzerini örtecek şekilde ilerler.

Klasik subglandüler(meme bezi altı) plana silikon yerleştirmeye göre silikon protez üzerinde doğal bir örtü görebileceği mutlaktır, hatta kapsül oluşturma ihtimalini azalttığı da kabul edilmektedir. Ancak bir kas tabakası kadar arzu edilen örtü görevi görmeyeceği de bir gerçektir. Ameliyat sırasında kas dokusundan ayırmak için oldukça titiz bir cerrahi gereklidir. Kas üstü silikon yerleştirmenin kaçınılmaz olduğu durumda klasik subglanduler(meme bezi altı plan) yerine biraz daha titiz bir cerrahi teknik kullanarak fasya tabakasının altı seviyesinde cep hazırlanmasının büyük fayda sağlayacağını düşünüyorum.


Kas altı plan ise klasik kas altı plan ve dual plane(çift plan) olarak iki başlıkta incelenebilir. Aslında anatomik olarak klasik kas altı plana silikon yerleştirme de silikonun tüm yüzeyini kas dokusunun örttüğü söylenemez. Çünkü kas yelpaze şeklinde yukarıdan aşağıya uzanım gösterir ve dış yan bölümünü meme bezi ve yağ dokusu örter. Ancak klasik kas altı protez uygulamasında kasın kasılma hareketi ve silikona olan baskı ile silikon protezin yer değiştirme ihtimali vardır.

Dual plane tekniğinde ise kas tabandan göğüs orta hattına kadar ayrıştırılarak kasın yukarı yönde serbestleşmesi sağlanır. Bu teknik sadece klasik kas altı plan tekniğine ait dezavantajları ortadan kaldırmaz aynı zamanda meme alt bölümünün yukarı yönde serbestleşen kas dokusu ile yukarıya çıkmasını(yani dikleştirme etkisi sağlaması) sağlar, meme üst bölümü daha düz inerken alt bölümün arzu edildiği şekliyle daha yuvarlak şekilde olmasını sağlar

Kullanılan Giriş Bölgeleri

Birlikte çalışma imkanı bulduğum Peru’lu plastik cerrah Dr César Arrunatequi “en doğru teknik cerrahın en fazla kullandığı ve sonuçlarından emin olduğu tekniktir” der. Sanırım bu söze şöyle bir ilave yapmak faydalı olacaktır; plastik cerrah aynı zamanda kendisini yenileyerek kullandığı tekniğe ait dezavantajları avantajlı olan tekniklere geçiş yaparak ortadan kaldırmalıdır. Klasik olarak (hemen bütün meme estetiği ile ilgili internet, yazılı ve görsel basında var olan) giriş noktalarına ait bilgiler birbirine benzer.
Biz burada her tekniğe ait avantaj ve dezavantajları birlikte sunmaya çalıştık.

Meme Kıvrımından yapılan kesi ile silikon yerleştirme
Meme alt kıvrımından( silikonun büyütme etkisi ile kıvrımın biraz daha yukarı çıkacağı göz önünde tutulduğundan) 1-1,5 cm yukarıdan yaklaşık 4-5 cm lik bir kesi ile girilerek silikonun yerleştirileceği cep direkt gözle görülerek hazırlanır. Yapmayı istediğimiz göğüs kası serbestleştirme işlemini bu teknik ile oldukça rahat bir şekilde gerçekleştirebiliriz. Meme bezine veye meme başına herhangi bir temasımızın olmaması (nadir de olsa görülen) his kaybı gibi bir riskin oluşmasını engeller. Cerrah her şeyi görerek çalıştığı için kanama kontrolünü daha rahat yapar ve kanama ihtimali oldukça azdır.Ayakta iken iz kalmaz bikini içinde kaldığından dolayı da yazın güneşlenirken iz görülemez.
Dezavantajı; her ne kadar iz zamanla oldukça azalsa da sıfırlanmadığından bu ameliyata izsiz bir ameliyat demek doğru değildir. Kimi bayanlar özellikle göğüslerinde bir kesi yapılmasını arzu etmezler. Hele de ülkemizde oldukça çok sık rastladığımız, neredeyse meme bezinin hiç olmadığı sıfır beden memeye sahip bir hastada (meme alt kıvrımı da olmadığından dolayı) ayakta iken bile meme altında ince çizgisel bir iz hep var olacaktır.Kişisel görüşüm meme alt kıvrımından girişimin sadece belirgin meme alt kıvrımına sahip olan, özellikle sarkıklığın da olduğu durumlarda daha uygun olacağıdır.

Meme Başı alt çevresinden yapılan kesi ile silikonu yerleştirme
Meme başı alt çevresinde deriyle kahverengi meme başının birleştiği sınırda yarım ay şeklinde bir kesi yapılır. İz açısından bakıldığında meme alt kıvrımına göre daha avantajlı olarak kabul edilmektedir. Ancak silikonu hazırlanan cebe yerleştirmek için yeterli bir kesi yapmak lazımdır ki bu da meme başı çevresinin en az 4 cm lik bir çapa sahip olmasını gerektirir. Meme başı küçükse veya yerleştirilmesi planalanan silikon büyükse silikonun meme başından yerleştirilmesi oldukça zordur. Dolayısıyla her hastaya meme başı çevresinden girişimde bulunmak mümkün değildir.
Dezavantajı; meme başı ve buraya uzanım gösteren süt kanalları steril alanlar değildir. Normal şartlarda enfeksiyon oluşturma potansiyeli olmayan bakteriler (silikon yabancı bir madde olduğu için) silikon üzerinde lokal enfeksiyona neden olabilir. Ne mutlu ki bu ihtimal oldukça düşüktür. Ancak teorik olarak bile olsa silikon üzerinde (dışarıdan kendini belli etmeyen ve kendiliğinden iyileşen) bir enfeksiyon odağının oluşması ileri de de bahsedeceğimiz “kapsül kontraktürü” gelişmesine neden olabilir.
Meme başı oldukça önemli anatomik ve fizyolojik özelliklere sahiptir. Meme başından yapılan kesiye bağlı olarak nadir de olsa his kaybı gelişebilir. Ayrıca meme başına ait kasların ve liflerin bütünlüğünün bozulmasına bağlı olarak meme başında düşükük ve şekil bozukluğu oluşabilir.

Koltukaltı Kesisi
Koltuk altından girişim bugüne kadar hep plastik cerrahlar tarafından dezavantajları ile anıldı. Ancak aslına bakarsanız bu biraz da ilk iki (meme alt kıvrımı ve meme başı) giriş bölgesinin çok kullanılması ve kolaylığından kaynaklanmaktadır. Avantaj olarak memede herhangi bir kesi yapılmadığı belirtilir ancak daha çok üzerinde durulan dezavantajları olarak ise hep şunlar söylenir;

1. Ameliyat sonrası kesiye bağlı kalacak izin koltukaltında olması nedeniyle t shirt, bikini, sütyen giyildiği zaman bile belli olabilir.

Cevap: Koltuk altı bölgesi meme derisine göre oldukça ince bir deriye sahiptir ve geç dönemde cerrahın dahi tespit edemeyeceği kadar iyi bir izle iyileşir.
2. Koltuk altı bölgesinden yapılan kesiden jel silikon koymak imkansızdır, mutlaka içi serum ile doldurulabilir silikonu tercih etmek gerekir. Serum sdolumlu silikonların ise oldukça fazla dezavantajları vardır( zamanla hacim kaybetme, katlantı yapma vs)

Cevap: Koltuk altı derisi oldukça ince ve esnek bir yapıya sahip olduğu için silikon yerleştirme sırasında 2 kat daha büyük bir giriş sahası oluşturmaya izin verir. Yani bu girişim ile serum dolumlu silikonları kullanmak zorunda değiliz.
3. Koltuk altından girişim ile cebi hazırlarken kanama kontrolü yapmak imkansızdır, cerrah hissederek cebi hazırlar

Cevap: Artık günümüzde koltuk altı girişim uyguluyorsak mutlaka endoskop (kamera sistemi) kullanıyoruz. Yani silikonu yerleştireceğimiz cebi en küçük ayrıntılarıyla dahi görerek hazırlıyoruz. Aslına bakarsanız endoskopik teknik kanama kontrolü açısından çok daha güvenlidir, çünkü küçük bir kanama odağını dahi ekranda görerek durdurabiliyorsunuz.

4. Ameliyat sahasına erişmek güç olduğundan kası serbestleştirmek için kenarını kesmek çok zordur.
Cevap: endoskopik tekniği kullandığımız için özel dizayn edilmiş aletler ile kas kenarına kadar ulaşıp kası istediğimiz seviyeye kadar serbesteleyebiliyoruz. Gene endoskopik teknik , silikonu yerleştireceğimiz planladığımız cebin genişliğini ve sınırlarını dışarıdan ve içeriden kontrol edebilme imkanı sağlıyor.
Bu tekniğin dezavantajı ise; teknolojik olarak ek enstrümanlara gereklilik göstermesi klasik tekniklere göre 15 dk daha uzun sürmesi ve sarkmış memeler de tercih edilmemesi.

Silikon Protezler

Ameliyat tekniklerinin çeşitliliğine paralel olarak silikonlarında çok farklı fiziksel özelliklerini olduğunu söyleyebiliriz.

• Yuvarlak
• Anatomik ( damla )
• Koheziv jel
• Serum doldurabilir silikonlar
• Düz yüzeyli
• Düzensiz yüzeyli
• Yüksek-orta-düşük profilli silikonlar

Silikon implantlar birer sentetik materyaldir, vücudumuza ait olmayan hangi şey için mükemmel veya ideal kelimesini kullanabiliriz? Ancak yaklaşık 200 yıllık en iyi meme büyütme ameliyatı arayışında en modern ve en güvenli ameliyat tekniğinin günümüz teknolojisi ile üretilmiş silikon implantlar ile gerçekleştirilebileceğini söyleyebiliriz.

Belli dönemlerde, belli tip silikonlar trend olur ve hastalarımız bu trende ayak uydurmak adına, avantaj ve dezavantajları sorgulamaksızın “ şu tip silikon istiyorum”, veya “çevremdeki arkadaşlar bu silikon modelinin çok doğal netice verdiğini söylüyorlar” diye isteklerle gelirler. Ancak geçmiş yıllar incelendiğinde hep bir dönem trend olan silikonun avantajlarının yanısıra dezavantajlarının da ortaya çıktığını görürüz. Bir zamanlar meme büyütme ameliyatı için başvuran hastaların çoğunun “damla silikon istiyorum” demesi bunun tipik örneğidir. Oysa bugün kabul gören görüş; damla silikon diye bilinen anatomik protezin, meme üst bölümünde yeterli dolgunluk sağlayamayacağı, özellikle hafif sarkık göğüsler için daha uygun olacağı yönündedir. Aynı şekilde ilk üretildiği zaman büyük ilgi gören yüksek profilli silikon protezlerin zaman içinde (taban genişliklerinin de az olması nedeniyle) her hasta için estetik neticeler sunmayacağı ortaya çıkmıştır. Hatta tecrübeler ; bu tip silikon protezlerin , yüksekliklerine bağlı olarak meme dokusuna yaptığı baskı ile zamanla üstünde bir örtü görevi gören dokularda incelmeye neden olduğunu , böylece zamanla elde edilmesi beklenen yükseklik kadar doku kalınlığının kaybedildiğini göstermiştir. Dolayısıyla bir plastik cerrah silikon seçimini yaparken (beklentileri analiz ettikten sonra), hastanın vücut özelliklerinden memedeki sarkma miktarına kadar bir çok özelliğe bakar.

MEME SİLİKON İMPLANTLARI İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER
Silikonlar şekillerine göre yuvarlak ve anatomik , içeriklerine göre koheziv jel ve serum fizyolojik dolumlu, yüzey özelliklerine göre düz yüzeyli ve pürtüklü yüzeyli olanlar, yüksekliklerine göre ise yüksek, orta ve düşük profilli silikonlar diye sınıflandırılır. Bütün bu çeşitlilikte silikon implantın hangisinin sizin için uygun olacağına meme anatominize ve beklentilerinize bakılarak karar verilir.

DÜZ YÜZEYLİ SİLİKON JEL İÇERİKLİ İMPLANTLAR
İlk olarak 1962 yılında Cronin tarafından bulunmuş ve ardından Dow Corning firması tarafından üretimine başlanmıştır. Bu protezlerin tabanında protezin göğüs duvarına daha iyi tutunmasını sağlamak için dakron parçacıkları konulmuştur. Ancak ilk zamanlarda oldukça popüler olan bu protezin kullanımı sonraları yüksek oranda kapsül kontraktürü vakalarına rastlanınca terkedilmiştir. Kapsül kontraktürü nedeni olarak olarak silikonun dış kılıfının, içerideki silikonun dış ortama kaçağını tam olarak önleyememesi suçlanmıştır.
Bu gün teknolojik gelişme ile birlikte içerisinde jel bulunan silikonlar içeriğindeki jelin akışkanlığının olmaması ve dış zarın silikon jelin geçirgenliğini önleyecek kapasitede olması nedeniyle daha güvenli bir şekilde kullanılmaktadır(Akışkan olmayan bu jele koheziv jel adı verilmektedir).

DÜZENSİZ YÜZEYLİ SİLİKON İMPLANTLAR
Düzensiz yüzeyli silikonlar , yabancı bir ek madde kullanılmaksızın düz yüzeyli protezlerin yüzeylerinin, silikonun fiziksel yapısında değişiklik yapılması ile elde edilirler. Amaç silikon implantın yüzeyine paralel olarak uzanım gösteren kollajen liflerinin yönlerini değiştirerek kapsül kontraktürü oluşmasını önlemektir. Cerrahi teknik olarak 2 noktada dezavantajı vardır; birincisi, kaygan yüzeye sahip olmaması nedeniyle yerleştirirken düz yüzeyli silikonlara göre daha uzun bir kesi yapmak gerekir, ikincisi ise dokulara tutunması daha yüksek miktarda olduğu için revizyon operasyonlarında silikonun çıkarılması daha zordur. Düzensiz yüzeyli silikon kullanıldığında düz yüzeylilere göre 2 kat daha fazla ameliyat sahasında kan birikimi(hematom) geliştiği öne sürülmüş, bunun nedeni olarak şu teori savunulmuştur: “düz yüzeyli silikonların baskı yaptığı yüzeyinin daha geniş, düzensiz yüzeyli silikonların ise yüzey baskısının ise daha az olduğudur , daha küçük yüzey kanama odaklarına daha az basınç demektir”. Ancak bu teorinin pratik uygulamadaki geçerliliğine rastladığımı söyleyemem. Düzensiz yüzeyli silikon implantlarda görülme olasılığı daha yüksek olan ve rippling diye adlandırdığımız katlantıların dışarıdan hissedilmesi, yetersiz büyüklükte cep hazırlanması ve silikonun bu cebe tam olarak yerleşememesi ile ilişkilendirilmiştir. Fakat bu daha çok cerrahi tekniğin iyi olmaması ile ilgilidir. Sadece burada düz yüzeyli silikon protezlerin şöyle bir avantajından bahsedilebilir; yüzeylerinin kayganlığından dolayı, baskı ve masaj ile arzu edilen şekli kazandırmasını sağlamak pürtüklü yüzeyli silikonlara göre daha kolaydır.

SERUM DOLUMLU SİLİKONLAR
İlk olarak 1967 yılında Jenny tarafından tarif edilmiştir. Ancak tüm teknolojik gelişmeye rağmen, cerrahlar arasında zamanla hacim kaybının(serum kaçağına bağlı olarak)olduğu görüşü hala varlığını korumaktadır. Zamanla serum kaçağının olması silikon protezin dış yüzeyinde katlantı oluşmasına ve bunun hasta tarafından deri altında hissedilmesine neden olmaktadır.

YUVARLAK VE ANATOMİK SİLİKONLAR
Silikonlar şekillerine göre anatomik( damla) ve yuvarlak silikonlar diye ikiye ayrılır. Yuvarlak silikonları daha çok kas altı plan için , anatomik protezleri ise daha çok kas üstü planlar için kullanıyoruz. Anatomik protezler arzu edilen meme şeklini andırdığı için direkt meme ile uyumlu bir şekil ve büyütme etkisinden faydalanılır(özellikle düşük miktarda sarkmanın olduğu yani ek olarak dikleştirmenin gerekmediği durumlarda tercih edilir). Aynı zamanda anatomik silikon protezler ile silikonun memeyi dikleştirme etkisinden de faydalanılır. Ancak kas altı plana yerleştirilen anatomik protez, kasın silikona yaptığı baskı ile dekolte bölümünde daha düşük miktarda büyütme etkisi sağlar. Bu yüzden kas altı planiçin daha çok yuvarlak tip silikonlar tercih edilir.

Yüksek, orta ve düşük profillerine göre sınıflandırılan protezlerin seçiminde göğüs çapının genişliği büyük önem taşımaktadır. Özellikle dar göğüs çapına sahip olanlarda yüksek profilli silikonlar tercih edilirken, geniş göğüs çapına sahip olanlarda silikonun taban genişliği daha fazla olduğu için orta profilli silikonlar tercih edilir.
Meme anatomisi ile uyumsuz çapta bir silikon kullanmak (ister çok dar olsun ister çok geniş) estetik olarak kabul edilemeyecek neticeler doğurur. Çok geniş taban çapına sahip bir protez kullanılması “çift meme” görünümüne yol açar. Yuvarlak silikonların kas üstü plana kullanılması estetik olmayan neticeler ortaya çıkarabilir, sarkmış memeler için ise kas altı plana protezin konulması( bu problem bu gün “dual plane” adı verilen teknik ile giderilmiştir) gene çift meme oluşmasına neden olabilir.

Görüldüğü gibi; silikon seçiminde ve meme büyütme ameliyatında siyah-beyaz diye bir sınır yoktur.O kadar çok ihtimal, avantaj-dezavantaj değerlendirmesi var ki bu durum ameliyat öncesi görüşme-muayene-planlama’nın ameliyat sürecinin en uzun kısmını oluşturması gerekliliğinin önemini bize gösterir.

Ameliyat Öncesi Planlama

Meme büyütme ameliyatı öncesinde sorulması ve cevaplanması gereken o kadar çok soru var ki, bu soruların cevaplarının farklılığı da ameliyat planlamasının çok detaylı ve titizlik içinde yapılmasını gerekli kılar. Silikon ile meme büyütme ameliyatı sadece memeyi volüm olarak büyütmeyi amaçladığımız bir ameliyat değildir. Bu ameliyatta silikon implantın memeye hem hacim hem de şekil vermesini sağlamaktayız.

Örneğin dekolte bölgesinin dolgunluğunu sağlamak veya hafif sarkık göğüslerde kullandığımız farklı model silikonlar ile memenin dikleşmesini sağlamak gibi. Meme büyütme ameliyatı öncesinde bayanların en sık sorduğu sorular şunlardır;

1. Bu ameliyat ile nekadarlık bir büyütme elde edeceğim?
2. İz kalacak mı?
3. Pahalı bir ameliyat mı?
4. Doğal görünecek mi?
5. Hangi plastik cerraha ameliyat olmalıyım?
6. Ameliyat sonrası ağrım olacak mı?
7. Ne kadar süre sonrasında normal hayatıma dönebilirim?
Bu soruların cevabını her plastik cerrah hemen hemen aynı şekilde vermektedir. Peki ameliyatlardan elde edilen sonuçları farklı kılan şeyler nelerdir?
1. Her bayanın kendine ait doku özelliklerinin farklılığı
2. Her bayanın kendine ait meme şekil ve anatomisinin farklılığı
3. Her bayanın beklentilerinin farklı olması

Beklentilerinizin ne olduğunu somutlaştırmak için internet ortamındaki resimlere veya cerrahınızın yaptığı ameliyatlara bakarak fikir sahibi olabilirsiniz. Ya da , magazin dergilerinden elde ettiğiniz bir model resmi ile plastik cerrahınıza başvurabilir, arzu ettiğiniz meme şekli ve büyüklüğü hakkındaki beklentilerinizi görsel olarak dile getirebilirsiniz. Ancak unutmamak lazım ki ameliyattan sonra elde edilecek sonuç birebir gördüğünüz veya gösterdiğiniz resimlerdeki modelle uyuşamaz. Sizin deri gerginliğinizden tutun da meme bezinizin miktarına, hatta geçirilmiş hamilelik süreçlerine kadar bir çok faktörün bu uyuşmazlığa neden olduğunu söyleyebiliriz. O halde planlamada biraz da cerrahınızın sizi yönlendirmeleri ile hareket etmeniz gerekecektir.

Planlamada üzerinde durulması gereken bir nokta da mevcut sütyen ve meme büyüklüğünüzü, buna göre de ameliyat sonrasında ki beklentinizi rakamsal olarak ifade etmektir. Aslında sütyen ölçüsü 2 değerden oluşur; beden ve cup ölçüsü. Beden ölçüsü vücut büyüklüğü ile ilgiliyken cup ölçüsü meme büyüklüğünü gösterir. Her kadının bir beden ve cup ölçüsü vardır.
Sütyenler için çok basit bir beden bulma yöntemi vardır: Elinize bir mezura alın, giysinizi ve sütyeninizi çıkartarak aynanın önüne geçin. Mezuranızı sırttan öne doğru, ancak memelerinizin ucundan (üstünden) geçecek biçimde çevreleyin.

Aynı işlemi bir de mezura meme alt kıvrımından geçecek şekilde yapın. Elde ettiğimiz iki değer arasındaki fark, A–D arasındaki cup büyüklüğünü belirleyecektir. Aslında meme büyütme ameliyatı ile artırdığımız değer bu cup değeridir. Sütyen ölçüsünü tarif ederken cup önünde kullandığımız (örneğin 85 B deki 85 rakamı) rakam ise meme alt kıvrımından çepeçevre yaptığımız göğüs çevresi ölçümünü temsil eder. Ancak çıkan değer; sütyen bedenleri 5 cm'lik birimler halinde yükseldiği için) 5 ve katlarına tamamlanır.

Örneğin; Göğüs altı ölçünüz 81 ise kullanmanız gereken sütyen 85 beden olmalıdır. (Sütyen bedenleri 5 cm’lik birimler halinde yükseldiğinden ana birimi geçen değerlerde bir üst beden alınmalıdır)
Örneğin: Meme altı çevrenizin 73 cm, meme üstü çevrenizin 86 cm olduğunu varsayalım. İki ölçü arasındaki fark 11 cm olduğundan cup ölçünüz B olmalıdır. Dolayısı ile sütyen ölçünüz 75B’dir.
Bütün sütyenler cup bedenli olarak üretilmez. Ancak genel de ortalama bir bayan memesi B cup olarak kabul edildiği için eğer sütyen de cup değeri belirtilmemiş ise B olarak kabul edilmelidir.

A, B, C, D CUP NE DEMEKTİR ?

Meme başından geçen dairesel hattın uzunluğu) ve göğüs alt kıvrımından geçen dairesel hattın uzunluğu arasındaki fark cup büyüklüğünü belirler;

• 11 cm’e kadar ise A Cup
• 13 cm’e kadar ise B Cup
• 15 cm’e kadar ise C Cup
• 17 cm’e kadar ise D Cup
• 19 cm’e kadar ise DD Cup
• 21 cm’e kadar ise E Cup
• 23 cm’e kadar ise F Cup


Bu bilgiler ışığında ameliyat sonrasında elde edeceğimiz büyüme miktarını belirlemek için cup değerini kullanmak gerekir. Eğer memede 1 cup büyütme sağlamak istiyorsak 150-175 cclik silikon implant gerekir. A cup bir memeyi C cup’a büyütmek istiyorsak ise 300-350 cc bir implant yerleştirmek gerekir.

Bununla birlikte özellikle kas altı silikon yerleştirmede silikonun oluşturacağı büyütme etkisi % 10 kadar baskılanacağından , planlamada bu da göz önünde tutularak % 10 daha büyük silikon koymak gerekir.

18 Kasım 2010 Perşembe

memenin anatomisi

Bir ameliyat ile ilgili bilgi edinmek için, ameliyat bölgesinin anatomik özelliklerinin anlaşılması gerekmektedir. Burada meme büyütme ameliyatını anlamanız ve bu ameliyatlardan elde edilecek sonuçların neler olacağını öngörebilmeniz açısından önemli olan, meme ve çevresine ait anatomik bilgileri paylaşacağım.
Fonksiyonunu yerine getirfen meme, yani süt veren meme, normal olarak kabul edilse de , farklı ırksal özelliklere ve farklı yaş gruplarına bağlı olarak, memenin estetik ve fiziksel yapısı oldukça çeşitlilik gösterir.

Artık dünyanın bir çok ülkesinde estetik görünümlü meme ile kastedilen şey; orta büyüklükte ve yukarı yönelmiş memedir. İdeal memeyi tarif etmek için Dr. Cooper tarafından, Milo'nun venüs heykeli örnek alınarak bazı anatomik değerler belirlenmiştir. Amerika’da ve Avrupa’da , tıpkı venüs heykelinde olduğu gibi orta büyüklükte ve yukarı yönelmiş memeler ideal olarak kabul edilmektedir.

Meme, bir bütün olarak, 2. ve 6. kaburgalar arasında yerleşir. İç yan ve dış yan sınırlarını ise, göğsümüzün ortasında bulunan ve sternum adı verilen kemik ile koltuk altı bölgesinden(aksilla) inen dikey çizgi oluşturur.
Meme başı ucu yani “nipple” genç bayanlarda, köprücük kemiğimizin orta noktasından aşağı doğru inen dikey çizginin 1-2 cm dış yanında bulunur. Ve yaklaşık yüksekliği 19-21 cm arasındadır. Meme gelişimi ilerledikçe, meme başının da yüksekliği azalır ve aşağı yöne doğru yer değiştirir.
Bazen her iki meme başı arasında da yükseklik farkı ve buna bağlı simetrik olmayan bir görünüm ortaya çıkabilir.
Meme dokusunun sınırları ise oldukça değişkenlik gösterip, büyük oranda “pektoral kas” adını verdiğimiz göğüs kasının üzerinde bulunmaktadır.

Memenin yukarı-aşağı yöndeki çapı; ortalama 10-12 cm ve merkezi bölgedeki kalınlığı ise en fazla 5-7 cm'dir. Süt verme döneminde 400-500 gr. olan meme ağırlığı, normal zamanlarda 150-200 gramdır.
Memenin çapları ve sınırları kadından kadına değişiklik gösterebileceği gibi, aynı kadında da gebelik, emzirme, şişmanlama, zayıflama, ve yaşlılık nedeniyle farklılık görülebilir.
Memenin dıştan içe doğru tabakalarını sayacak olursak;

1 - Deri

2 - Yüzeyel fasya dediğimiz zarın yüzeyel tabakası(bu tabakadan meme bezi dokusuna doğru ağ şeklinde uzanım gösterip, yüzeyel fasyanın derin tabakasına yapışan cooper ligamanları adı verilen bağlantılar vardır. Bu ligamanlar, meme kanseri varlığında kısalarak, deride çekilmelere neden olur ve bu, teşhiste yardımcı bir bulgudur.

3 - Meme bezi dokusu

4 - Yüzeyel fasyanın derin tabakası

5 - Meme arkası saha

6 - Derin fasya
7 - Göğüs kası(pektoral kas) Dr. Cooper tarafından yapılan anatomik çalışmada bu tabakalar belirlenmiş ve Dr. Cooper, meme dokusunun göğüs duvarımızda bulunan ve yüzeyel fasya adı verilen zar tabakasının ön ve arka katmanları arasında yer aldığını belirtmiştir.

Meme dokusu (süt salgıladığı için meme bezi olarak ta adlandırabiliriz); herbiri süt salgılamada görevli 15-25 adet salgı ünitesinden oluşmuştur. Bu ünitelerin herbiri birbirinden bağımsız olarak meme başına açılırlar.
Meme başı, yani areola, zaman geçtikçe ve gebelik dönemlerinde (aynı zamanda kendine rengini veren) melanin pigmenti yönünden artış gösterir. Memebaşı, yağ dokusu içermez. Bunun yerine biraz sert ama elastik kıvamlı bir doku mevcuttur.

Memebaşı tabanını, onu dairesel olarak saran düz kaslar oluşturur. Bu kaslar memebaşının uyarı halinde dikleşmesinden sorumludur.
MEMENİN DAMAR YAPISI

Meme; kanlanması iyi olan ve bir çok kaynaktan beslenen bir organdır. Memeye temiz kanı getiren damarlar temelde 3 ana bölgeden beslenir. Bunlar; göğsümüzün orta bölgesi, koltuk altı bölgesi ve kaburgalar arası bölgedir. İlk iki bölge, %60'lık beslenmeyi sağlarken geriye kalan % 40 'lık beslenmeyi, kaburgalar arasından doğan damarlar sağlar. Bu damarların oluşturduğu yüzeysel ağ, meme cildini ve memebaşını, daha derinde oluşan ağ ise, meme dokusunu besler.
Memenin toplar damar ağı da, gene göğüs duvarının iç ve dış tarafındaki toplar damar ağına kirli kanı boşaltır. Az miktarda kirli kanın boşaltımı ise karın bölgesi ve boyun bölgesindeki toplar damarlara olur.
Memenin lenf dolaşımına baktığımızda; oldukça yaygın ve zengin bir lenf ağına sahip olduğunu görürüz. Bu ağ, dört bölgede incelenir; göğüs duvarı, koltuk altı bölgesi, kaburgalar arası lenf kanalları ve cildin lenf damarları. Bu dört lenf damar ağı; meme bezinin bütün bölgelerinin de lenf boşaltımına katkıda bulunur. Ancak yapılan çalışmalar göstermiştir ki; memenin lenf akışının % 75'i koltuk altı bölgesine olur.
Memenin damar yapısının cerrah tarafından ameliyat sırasında korunması , hem meme küçültme hem de meme dikleştirme ameliyatları açısından oldukça önemlidir. Çünkü fazla dokuyu çıkardıktan sonra, geriye kalan dokuya şekil verirken, kan damarları ve lenf dolaşımın devamlılığının en üst seviyede korunması gerekir. Böylece deride ve meme başında damarsal beslenememeye bağlı bir iyileşme problemi oluşmaz.

MEMENİN DUYUSAL BESLENMESİ

Meme derisinin duyusal beslenmesi, hem cinsel uyarılma, hem de süt verme fonksiyonları açısından büyük önem taşımaktadır. Nitekim memebaşı ve meme bezlerinin hareketini sağlıyan kaslara giden sinirler, hissiyatı sağlayan sinirler içerisinde seyreder.
Ayrıca memede yapılacak herhangi bir cerrahi girişim, genel anesteziye ihtiyaç kalmaksızın, duyu sinirleri uyuşturularak, lokal anestezi ile de gerçekleştirilebilir. Genelde meme bezinin uyuşturulması için 2. ve 7. kaburgalar arasındaki sinirleri uyuşturmak(interkostal blok) yeterlidir.
Bazen, infiltrasyon anestezisi adını verdiğimiz ve lokal anestezik maddenin yaygın bir biçimde meme çevresine ve meme bezi-kas dokusu içerisine verilmesiyle de lokal anestezi sağlanabilir. Meme başının hissiyatını sağlayan sinirler ise meme dokusunun derin tabakasından gelir.
Cerrahın kullanacağı tekniğin, özellikle memenin küçültme ve dikleştirme ameliyatlarında, meme başının duyusunun korunması açısından büyük önemi vardır.

AKSİLLER BÖLGE(KOLTUK ALTI BÖLGESİ)

Tercihen meme büyütme ameliyatlarında, silikonu, koltuk altından(aksiller bölge) yerleştirdiğim için, koltuk altı bölgenin de anatomik yapısı hakkında bilgi vermek istiyorum. Koltuk altı bölgesi; yüzleri birbirine eşit olmayan bir piramit şeklindedir. Piramidin tepesinden, boyun bölgesinden gelip kola doğru uzanım gösteren bir damar-sinir ağı geçer. Piramidin tabanını ise hemen cildin altında yer alan fasya adı verdiğimiz zar tabakası oluşturur. Koltuk altı bölgesi ön duvarının, cerrahi teknik açısından büyük önemi vardır. Bu duvarı; iki adet göğüs duvarı kası(pektoralis majör ve minör) ve bunların zar(fasya) tabakaları oluşturur.
Piramidin iç duvarını ise kaburgalar, kaburgalar arası kaslar ve serratus kası denilen göğüs yan duvar kası oluşturur. Arka duvar ise sırt kaslarının uzantıları tarafından oluşturulur. Koltuk altı bölgede yapılacak küçük bir kesiden göğüs kası dış kenarına ulaşıp, bu noktadan sonra silikonun yerleştirileceği kas altı veya fasya altı bölgeden hangisi planlandıysa buna uygun sahda ilerleyerek bir cep oluştururuz.
MEMENİN FİZYOLOJİK ÖZELLİKLERİ

Meme; meme bezi dokusu, süt bezlerinin arasındaki destek doku ve yağ dokusundan oluşur. Meme; gelişimi ve fonksiyonu açısından bir çok hormonun etkisi altındadır. Bu hormonların en önemlileri; östrojen, prolaktin, oksitosin, tiroid hormonları, kortizol ve büyüme hormonudur. Bu hormonların bazıları tek başına görev görürken bazısı ise bir başka hormona bağımlı olarak görev görür. Örneğin prolaktin hormonu olmadan, östrojen meme geişimini başlatamaz. Bununla birlikte süt verme fonksiyonu için mutlaka prolaktin hormonuna ihtiyaç vardır. Hamilelik süresi boyunca süt verme fonksiyonun olmaması ise, östrojen ve progesteron hormonlarının prolaktin üretimini baskılamasından kaynaklanır. Hamilelik sonlandığında, yani plasenta çıktıktan sonra ani progesteron ve östrojen düşüşü, prolaktinin görev görmesini ve süt salgılanmasını başlatır. Bütün bu süreç vücuttaki muhteşem dengeyi ve organizasyonu gösteren sadece bir örnektir.
İlerleyen yaş ile birlikte meme, salgılama özelliğini kaybeder, menapozla birlikte ise bu kayıp hızla artar ve meme bezinde büyük kayıplar oluşur. Ancak bu kayıpların yeri boş kalmaz , yağ dokusu ile doldurulur. Bu da; büyük meme şikayeti olan bayanlarda menapoza rağmen neden, memedeki büyüklüğün kaybolmadığını açıklar.

izsiz meme büyütme ameliyatı(scarless breast augmentation) nedir?


                 
   koltuk altı kıvrımının içerisinde
2,5-3 cm uzunluğunda cilt kesisinin yapılması
 

                 
      endoskopik aletlerin ameliyat sahasına yerleştirlmesi
 

                
tercih edilen koheziv jel silikon implant
( dr kul salin implant kullanmayı tercih etmiyor)


                 
ameliyat öncesi ve ameliyat sırasında yapılacak
ölçüm ve çizimler büyük önem arzediyor


                 
ameliyat sırasında silikonun yerleştirleceği cebin
sınırlarının içeriden kamera ile kontrol edilmesi

                 
                    koheziv jel silikonun hazırlanan cep içerisine yerleştirilmesi.














Meme büyütme için plastik cerraha başvuran hastaların sorduğu soruların başında bu ameliyattan sonra iz kalacak mı? Oluyor. Aslına bakarsanız haklı bir soru olarak kabul etsek de , biz plastik cerrahların amacı öncelikle estetik bir form kazandırmak ve bu formun kalıcı olacağından emin olmaktır. İzi ise bu amaçlarımızın gerçekleşmesine izin verecek kadar ancak kısa ve kabul edilebilir şekilde tutmaya çalışırız.

Bu durum özellikle dikleştirmenin de gerektiği meme büyütme ameliyatları için geçerlidir. Çünkü bu ameliyatlar da sıklıkla dikleştirme etkisini sağlamak için sarkmış olan deriyi çıkarıp, meme başını yukarı yönde taşımak gerekir. Bazen sadece meme başının etrafında dairesel bir kesi ile bu dikleştirme etkisini sağlasak da, vakaların büyük çoğunluğunda aşağı yönde de uzanım gösteren dikey 5-6 cm lik bir kesi yapmak zorunda kalıyoruz.

Her ne kadar bu kesi hattına ait iz; aylar geçtikçe oldukça kabul edilebilir bir hal alsa da bu ameliyatlar için “izsiz ameliyat” demek doğru değildir. Ancak sadece büyütme ameliyatlarında daha önce de bahsettiğimiz gibi meme başından, koltuk altından ve meme alt kıvrımından girerek bu ameliyatı gerçekleştiririz. Herbirinin kendine ait avantajları ve dezavantajları olsa da benim avantajlarını daha fazla bulduğum teknik koltuk altından silikon yerleştirmedir. Bu ameliyatı endoskop yardımı ile gerçekleştirerek, ameliyata ait var olan bazı dezavantajları ortadan kaldırabiliyoruz.

Koltuk altı kıvrımının içinde yaklaşık 3 cm'lik bir kesi ile girerek deri altında ilerleyip göğüs kasımızın dış kenarına ulaşıyoruz, gerektiğinde kas üstü fasya altı plan gerektiğinde ise kas altı plana ulaşıp silikonun yerleşeceği cebi hazırlayabiliyoruz. Ameliyatı bütünüyle kamera yardımıyla ekranda görerek gerçekleştiriyoruz. Kanama odaklarını anında müdahale ederek durdurabiliyoruz. Bu da ameliyat sonrası dren kullanma gerekliliğini büyük oranda ortadan kaldırıyor.

Doku travması daha düşük düzeyde olduğu için iyileşme süreci diğer tekniklere göre daha hızlı gerçekleşiyor. Ameliyat sonrası 8-12 saatlik hastane kalış süresi yeterli oluyor. Ameliyattan sonra ise yeni bedeninize uygun sütyen giydiriyor, 3 hafta kadar bu sütyeni kullanmanızı öneriyoruz.

Fiziksel hareketlerinizi kısıtlamaktan uzak duruyoruz. Çünkü ne kadar erken dönemde normal hayata dönmenizi sağlarsak iyileşme süreciniz de o kadar kısalmış oluyor. Kesi hattınızdaki dikişler kendiliğinden eriyen dikiş materyalleridir. Bu yüzden pansumana veya dikiş aldırmaya gerek kalmıyor. 48 saat sonra banyo yapmanızda, 2 haftadan sonra ise denize girmenizde bir sakınca bulunmuyor